"Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki..."Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez." [Mustafa Kemal ATATÜRK] Daha fazla görüntülensin
Yörüklerin iklime bağlı olarak yaylak, kışlak ve güzlek arasında geçen konar/göçer yaşamlarını, yaşanan sorunları, kültürleri ve göç yollarını...
Sadi YALGIN - güncellenen grup, GÖÇ YOLU
SON YAYLACILAR
Doğu Karadeniz sıradağlarının yüksek sisli yamaçlarında, kaderine terk edilen yaylalarda şimdilerde sadece son yaylacıların ağır aksak ayak...SON YAYLACILAR
Doğu Karadeniz sıradağlarının yüksek sisli yamaçlarında, kaderine terk edilen yaylalarda şimdilerde sadece son yaylacıların ağır aksak ayak sesleri duyuluyor. Yayla göçlerinin birlikte yapıldığı, otlaklara sürülerin birlikte salındığı, en yakın erzak temin edilebilecek yerlerin birkaç günlük mesafede olması nedeniyle eksiklerin birbirinden giderildiği günler, son yaylacıların hafızasında hala hürmetle yad ettikleri zamanlar... Doğu Karadeniz insanının çay tarımından önce, hayatını idame ettirmek için dört elle sarıldığı, çay tarımından sonra ise değişen ekonomik kaynaklarıyla beraber zahmetinden dolayı tercih etmediği, bugün ise geçmişe dönme arzularına rağmen kurtarılamayan elliden fazla yaylasının, tam bir yok oluş ve yağmasının trajik öyküsüdür, Son Yaylacılar...
— 😪 üzgün hissediyor
Daha fazla görüntülensin
Yörük Songül Uçar: "En Güzel Hayat Dağda"
Konar/göçerlik kültürünü sürdürmeye devam eden Sarıkeçili Yörükleri'nden 4 çocuk annesi Songül Uçar, kış...Yörük Songül Uçar: "En Güzel Hayat Dağda"
Konar/göçerlik kültürünü sürdürmeye devam eden Sarıkeçili Yörükleri'nden 4 çocuk annesi Songül Uçar, kış mevsiminde Mersin´in yaylaları, yazın ise Konya´da süren göçebe yaşamında birçok zorluğa severek göğüs geriyor.
Anadolu´nun konar/göçerlik yaşam tarzını gelişen teknolojiye rağmen gelenek ve göreneklerinden vazgeçmeyerek sürdüren Sarıkeçili Yörükleri'nden Songül Uçar, kışın gelmesiyle Konya´nın Hadim ilçesinden göçtükleri Mersin Aydıncık´taki Karadere ormanlarında kıl çadırlarda ailesiyle yaşamını sürdürüyor.
Çocukluğundan itibaren ömrü göç yollarında geçen Uçar´ın, konakladıkları bölgelerde gün ışımasıyla başlayan zorlu mesaisi gece sona eriyor. Sabah saatlerinde uyanan ve ilk olarak ısınmak için kıl çadırın önünde ateş yakan Yörük kadın, çayı demledikten sonra köpeklerin karnını doyuruyor. Diğer aile bireylerinin uyanmasıyla yapılan kahvaltının ardından sırtına bağladığı 9 aylık oğlu Ahmet ve 5 yaşındaki Ali ile ormanın yolunun tutan Uçar, 300´e yakın keçiyi otlatıyor. Uçar, öğleye yakın çadıra geri dönerek hazırladığı börek ve yufka ekmeklerle karınlarını doyurduktan sonra gün batımına kadar yeniden hayvanlarını otlatıyor.
Havanın kararmasıyla döndüğü çadırda, akşam yemeğini hazırlamak için topladığı odunları ateşe veren Uçar, yemeğin ardından bulaşıkları yıkadıktan sonra pişirdiği çayı içerek günün yorgunluğunu atmaya çalışıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde kıl çadır içerisinde yer yatağı hazırlayan Songül Uçar, eğer yapılacak başka bir iş kalmadıysa saat 22.00´de uyuyor.
İlk keçilerini aileleri vermiş
Mutlu ancak çileli yaşamını anlatan Songül Uçar, Konya´nın Taşkent ilçesinde doğduğunu, 10 çocuklu bir ailenin en küçük kızı olduğunu ve bundan dolayı kendisine 'Songül' adı verildiğini anlattı.
Çocukken beden eğitimi öğretmeni olmak istediğini ancak çeşitli nedenlerle eğitimine devam edemediğini aktaran Uçar, 10 yıl önce evlendiği Mahmut Uçar ve dünyaya gelen 4 çocuğuyla mutlu bir yaşam sürdürdüğünü söyledi.
Evlendikten sonra 8 ay eşinin ailesiyle yaşadıklarını anlatan Uçar, 'Onların yanlarından ayrılırken bize keçi verdiler. Çadırını alırlar, evinin içinin eşyasını, keçisini verirler. Her Yörük ailesi evlenen çocuğuna bunu kesinlikle yapıyor. ´Onu evlendirelim tamam artık ne iş yaparlarsa yapsın.´ diye bir şey yok, Yörüklerde kesinlikle böyle bir şey yok. 50 keçi Mahmut´un babası, 50 keçi de benim babam verdi. Biz ondan ürettik.' ifadesini kullandı.
"Biz 10 kardeşin 10´u da annemizin sırtında büyümüşüzdür"
Göçebe yaşamdan zorluklarına rağmen vazgeçemeyeceklerine değinen Uçar, şöyle devam etti: "Biz 10 kardeşin 10´u da annemizin sırtında büyümüşüzdür." Eskiden yağmur ya da kar yağsın o çocuk o sırtta gider gelirdi. Ben de şimdi öyleyim. Sırtımda götürür, sırtımda getiririm. Hayatımdan memnunum. Bu işi severek yapıyorum. Ben keçi olmazsa yaşayamam. En çok hoşuma giden şey keçinin karnı doyunca eve dağılmadan geldiği andır. Keçinin karnı doyduğu zaman bana bir huzur geliyor. Biz önce hayvanlarımızı düşünürüz. Sonra kendimizi düşünürüz. Başka bir işte çalışamam. Birinin emrine gelemem ben. ´Kalk´ diyen yok, ´Otur´ diyen yok. ´Şunu böyle yapıyorsun, bunu böyle yapıyorsun.´ diyen yok.
Uçar, Yörükler için köpeğin önemini de vurgulayarak, 'Ekmeği yemeden önce kesinlikle ve kesinlikle biz köpeklerimizin karnını doyururuz. Akşam da aynı öğlen de. Kendimiz yemeden köpeklerin karnını doyururuz. Köpeklerimiz çok kıymetlidir bizim. Yörükler için köpekleri olmazsa olmaz.' dedi.
"En güzel hayat dağda"
Uçar, doğayla iç içe yaşamayı şehir hayatına tercih ettiğini vurguladı.
Bazen mecburiyetten bindiği arabadan bile hemen geri inmek istediğini belirten Uçar, "Kimsenin bu işi bize zorla yaptırdığı yok. Biz kendi isteğimizle yapıyoruz. Biz de biliriz elimizdekileri satıp şehre yerleşmesini ama yok böyle daha güzel. Şehirde yaşanmaz. Şehre alışkın olmadığım için gidip geldiğim zamanlar kafam ağrıyor. Bize göre en güzel hayat dağda." ifadesini kullandı.
Songül Uçar, nisan ayına kadar kalacakları bölgede keçilerin doğum yapmasının ardından tekrar Konya´ya göç edeceklerini dile getirdi.
Daha fazla görüntülensin
Tozlu Yaylası
Yörüklük, Toroslar'ın tepesinde yüzlerce yıllık bir kültür. Bu kadim kültürün devamını sağlayan bugünün Yörükleri "Şehre bir gün...Tozlu Yaylası
Yörüklük, Toroslar'ın tepesinde yüzlerce yıllık bir kültür. Bu kadim kültürün devamını sağlayan bugünün Yörükleri "Şehre bir gün gitsek, hasta oluruz." diyor.
Mucibe İpek, eşi ve üç çocuğuyla Mersin, Arslanköy'e bağlı Tozlu Yaylası'nda konar-göçer hayatı yaşıyor, hayvancılık yapıyor, kışın köye dönüyor. Mucibe, "Yörüklük bizim atamızdan, ötemizden... Mayamız bununla yoğurulmuş. Başka yerde yaşayamayız biz" diyor.
Peki, Yörüklerin bir günü nasıl geçiyor? Onları en çok ne zorluyor? O kara çadırların üzerinde hala duman tütüyor mu?
Daha fazla görüntülensin
Çevrimiçi 28733 Konuk ve Üye bulunamadı